by phronesis
30 Ocak 2022 19:53
Esas olarak erotik yapıdaki kişi diğer insanlarla duygusal ilişkileri ön plana alacak, kendi kendine yeterli olmaya yönelen narsistik kişi esas tatmini zihinsel iç süreçlerde arayacak, eylen insanı gücünü sınayabileceği dış dünyadan vazgeçmeyecektir. Bu tiplerin ortalama bireyi için, yeteneklerinin türü ve kendisi için olanaklı içgücü yüceltmelerinin miktarı, ilgilerini nereye yöneltmesi gerektiği konusunda belirleyici olacaktır. Her aşırı seçim, bireyi, seçmiş olduğu -diğerini dışlayan- yaşam tekniğinin yetersiz kaldığı yerlerde ortaya çıkacak olan tehlikelere karşı karşıya bırakarak cezalandırılacaktır. Tıpkı ihtiyatlı bir tüccarın sermayesini tek bir alana yatırmaktan kaçınması gibi, belki yaşam bilgeliği de tatminin tümünü tek bir çabadan beklememeyi öğütler. Bir tekniğin başarısı hiçbir zaman kesin değildir, çünkü pek çok ögenin bir araya gelmesine, haz almak amacıyla belki en çok da zihinsel bünyenin işlevini çevresine uydurarak bu çevreden yararlanmasına bağlıdır. Özellikle elverişsiz bir içgüdü bünyesine sahip olan ve libido bileşenlerinin sonraki başarılar açısından vazgeçilmez olan -yeniden yapılanma ve örgütlenme aşamasını hakkıyla geçirmemiş bir birey, dışsal koşullarından mutluluk edinmede, özellikle de zor sorunlarla karşı karşıya kaldığı durumlarda, güçlük çekecektir. Kendisine en azından geçici tatminler getirecek olan son yaşam tekniği, nevrotik bozukluğa kaçıştır -genellikle insanların geçlik zamanlarında gerçekleştirilen bir kaçıştır bu. İleriki yaşlarda mutluluk çabalarının boşa çıktığını gören kişi, kronik kendinden geçme yoluyla zevk alarak teselli bulur ya da çaresiz bir isyan olarak görülen psikoza demir atar.
Din bu seçim ve uyum sağlama oyununu kısıtlar, çünkü herkese kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu eşit şekilde dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürmek ve gerçek dünyanın tasarımını saplantılı bir biçimde çarpıtmaktadır -ön koşulu zekanın sindirilmesi olan bir tekniktir bu. Bu bedel sayesinde, ruhsal bir çocuksuluğu zorla sabitleştirme ve kitlesel bir sanrıya onları çekmek yoluyla, din pek çok insanı bireysel nevrozdan uzak tutmayı başarır. Ama bundan daha fazlasını da yaptığı söylenemez. Söylemiş olduğumuz gibi, insanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. Din bile bu sözünü tutamaz. İnançlı biri "bilgisine akıl sır ermez" Tanrıdan konuşmak zorunda bırakıldığını en sonunda gördüğünde, acı karşısında kendisine son teselli olanağı ve zevk kaynağı olarak yalnızca koşulsuz boyun eğmenin kalmış olduğunu itiraf etmiş olur. Eğer bunu kabullenmeye zaten hazırsa, dolambaçlı yollara girmesi hiç gerekmeyebilirdi.
- Sigmund Freud (Uygarlığın Huzursuzluğu)