by phronesis
30 Ocak 2022 20:28
İlk başta zayıf bir hayvan organizması olarak üzerinde belirlediği ve türünün her bireyinin de çaresiz bir süt çocuğu (oh inch of nature!) olarak ayak basmak zorunda olduğu dünyada insan, bilim ve teknik aracılığıyla gerçekleştirdikleri, yalnızca bir masal gibi görünmekle kalmaz, adete masallardaki dileklerin hepsinin -hayır, çoğunun- gerçekleşmesidir. Sahip olduğu bu şeyleri birer kültürel kazanım sayabilir. İnsan çok eskiden beri bir mutlak güç ve mutlak bilgi ideali oluşturmuş, bu ideali tanrılarında cisimleştirmiştir. Kendi arzularına ulaşılmaz görünen -ya da kendisine yasak olan- ne varsa hepsini bu tanrılara atfetmiştir. O halde bu tanrıların kültürel idealler olduğu söylenebilir. Bugün insan bu ideale erişmeye çok yaklaşmış, neredeyse kendisi tanrı haline gelmiştir. Tabii ki, insanlığın genel muhakemesi ideallerine ulaşmasına ne kadar izin verirse. Ama tamamen başarılamamıştır; kimi açılardan hepten başarısız olmuş, başka açılardansa kısmi bir başarı elde etmiştir. İnsan, deyim yerindeyse, bir tür protezli tanrı haline gelmiştir. Yardımcı organların tümünü kuşandığında hayli muhteşemdir; ama bunlar kendi bedeninin parçası değildir, ayrıca zaman zaman başına büyük işler açar. Ama elbette gelişmenin İ.S 1930 yılında tamamlanmış olmayacağını söyleyerek kendini avutma hakkı vardır. Gelecek çağlar uygarlığın bu alanında düşünülmeyecek kadar büyük ilerlemeler getirecek ve insanın tanrıya olan benzerliği daha da artacaktır. Ama incelemizin gerekleri açısından, günümüz insanının tanrıya benzemesinin kendisine mutluluk getirmediği unutmamamız gerekiyor.
- Sigmund Freud (Uygarlığın Huzursuzluğu)